2 Ocak 2019 Çarşamba

Es-Seyyid eş-Şeyh İbrahim Haci Hafız (Kuddise Sirruhü)

                                           

                       





                                            

        es-Seyyid Şeyh İbrahim Haci Hafız  El Abri 
                     Kuddise Sirruhü

                        (ÇİLE-HANE)




Asıl adı: Seyyid İbrahim
Nesebi: ( Hazreti Hüseyin  Radiyallahu Anh’ın Soyundandır)
Şöhreti: Seyyid Hafız, Şeyh Hafız, Haci Hafız ,Şeyh Hafız İbrahim
Babası: Seyyid Şeyh Aynü’l-Melek(Kuddise Sirruhü)
Dedesi:Seyyid Şeyh Ramazan (Kuddise Sirruhü)
Manevi İlim Hocası: Babası,Seyyid Şeyh Aynü’l-Melek(Kuddise Sirruhü)
Tarikatı: Tarikatı Aliye-i Kadiriye 
Vefat yeri:Muş’un Bulanık İlçesi Abri(Esenlik)Köyü

Es-Seyyid Eş-Şeyh İbrahim Haci Hafız Hazretlerinin Asıl adı İbrahim dir. Ehl-i Beytten Hazreti Hüseyin Efendimizin - Radiyallahu Anh - Mübarek Soyundan Olduğu için “Seyyid”([1]), hafız-ıl Kur’an olduğu için “Hafız”([2]), o zamanki şartlarda hacca gitmek çok zor ve meşakatlı olduğu için herkesin gidemediği hacca gittiği için “haci”([3]), tasavvufta mürşid –i Kamil olduğu için de “Şeyh” künyeleri ile şöhret bulmuştur. ([4]) Doğu Anadolu'da yetişen büyük Evliyalardan olan, Seyyid İbrahim haci hafız (ks) Kadir-i Tarikatı âlim ve mutasavvıflarındandır. Muş,un Bulanık ilçesi  Abri (Esenlik) köyünde dünyaya gelmiştir. Seyyid İbrahim haci hafız (ks), Es-Seyyid Eş-Şeyh Aynü’l Melek Hazretlerinin oğludur. ([5]) Babası, Şeyh Aynü’l-Melek hazretleri, Abri köyünde H-Recep 725 /M-Temmuz 1325([6]) yılında, Camii, Medrese, Dergah ve Hamam (kulleteyn)’dan oluşan büyük bir külliye  inşa etmiştir. Seyyid Şeyh Aynü’l-Melek hazretleri, 17 Zilhicce 733/29 Ağustos 1333 tarihinde kendi mülkü olan, Abri ve Kesir Köylerini, inşa etmiş olduğu Camiye  ve Zaviye'ye vakfeder ve oğlu Seyyid İbrahim haci hafız-ı da kendi yerine halife tayin ederek ,yaptırmış olduğu Camii şerif, Medrese ve Dergah’a  gelip giden ve konup göçenlerin hizmetini ifa etmek ve Dergahın işlerini yürütmek, yönetmek  üzere görevlendirir. ([8]) babası, es-Seyyid Aynü’l-Melek hazretleri, H.736/M.1336 senesinde  vefat edince, Seyyid İbrahim Haci Hafız Hazretleri onun irşad postuna oturur ve Kadir-i tarikatı  üzere insanları irşad etmeye başlar uzun yıllar  ilim  ve irşad  faaliyetlerine devam eden, Seyyid İbrahim Haci Hafız Hazretleri içinde ibadet etmek için camiye  yaklaşık 100 metre mesafede bir de Çile-hane inşa ettirir.


ÇİLLE -HÂNE : Tabiri  iki Farsça kelimeden mürekkeptir. Çile çekecek yer demektir.aslında, Farsça "çihil" (kırk) kelimesinden alınmış, Arapça "erbaîn" karşılığı olan ve "halvet" anlamına kullanılan tasavvufî bir terimdir. Halk arasında kırk günlük halvet eğitimine çile de denir. Bu deyim zamanla zorluk ve ızdırabı göğüslemek anlamında "Çile doldurmak" ya da "Çile çekmek" şeklinde kullanılmış; ve bu mekanlara,çilehane denilmiştir. Sâliklerin tenha ve ıssız bir yere çekilip kırk gün kırk gece çetin bir perhiz ve nefis mücâhedesi döneminden geçmeleri, bu süre içinde gıda, uyku ve dünya kelâmını asgariye indirerek hem beden, hem de düşünce ile âzamî derecede Allah’u Tealaya ibadet etmeleridir. Mutasavvıflar, Kur'ân-ı Kerîm'de halvete delil olarak şu âyeti gösterirler: "Rabbinin adını an (ibadetlerinde O'ndan başka her şeyden kesilerek), yalnız O'na yönel."([9]) Yani Rabbinin adını an, O'nu gece gündüz hatırla. Kendini her şeyden çekerek Rabbine yönel. İhlâs ile O'nun emirlerine Rasûl'ünün(s.a.s) Sünnetine uy. İçinde bulunduğun dünya, gönlünü asla meşgul etmesin, demektir.([10]) Tasavvuf Alimleri, halvetin dinî hayat açısından önemini göstermek için Hz. Peygamber’in (S.A.S)halvetten ve yalnızlıktan hoşlandığını, zaman zaman Mekke yakınındaki Hira mağarasına çekilip burada inziva hayatı yaşadığını ve itikâfa girdiğini ifade ederler (Buhârî, “Bedü’l-vaĥy”, 3; Müslim, “Îmân”, 252).ayrıca  ıssız bir yerde Allah’ı zikretmenin faziletine dikkat çekerler,Zira Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur."Asla gölge bulunmayan kıyamet gününde Allah(c.c)yedi sınıf insanı kendi rahmeti altında gölgelendirir. Bunlardan birisi kimsenin bulunmadığı yerde Allah’ı zikredip Allah korkusundan gözleri yaşaran kimsedir." (Buhârî, “Eźân”, 36; Müslim, “Zekât”, 91). İmam-ı Gazâlî bu tür halveti şöyle tasvir eder: Sâlik, dış dünyaya ait bilgilerin göz ve kulak gibi duyu organlarından zihne gelmesini önlemek için tek başına karanlık bir odaya girer. Böyle bir yer bulamazsa bir örtüyle başını örterek dış dünya ile olan temasını keser. O zaman Hakk’ın hitabını işitir ve ilâhî tecellileri temaşa eder. Hz. Peygamber’e(s.a.s), “Ey örtünen” (el-Müzzemmil 73/1); “Ey bürünen” (el-Müddessir 74/1) şeklinde hitap edilmiş olması mârifetin bu yolla elde edilebileceğini gösterir (İĥyâ, III, 74). Bu tür halvetin gayesi ruhu arındırmak suretiyle mârifet ve keşfe hazırlanmaktır (ihya, II, 223-235).Halvetin süresi tarikatlara göre üç gün, kırk gün ya da bin bir gündür.([11]) Fakat kadiri tarikatında bu süre kırk gündür.Gavs-i Azam Seyyid Abdulkadir Geylani(ks)'nin tavsiyesi üzerine   yazılmış olan  risalelerde, halvete çekilmek isteyen kişinin   gündüz oruç tutmaya, gece de uyumayıp ibadet etmeye devam ettiği kayıtlıdır. Halvet 40 gün sürer.40 gün içinde   yiyeceğin derece derece azaltılması ve son 3 gün içinde tamamen kesilmesi lazımdır. Sonra yavaş yavaş alışılmış yemek usulüne  dönülebilir.([12]) Halvet ve çilenin kırk gün olmasının, tasavvuf Alimlerine  göre Kur'an ve sünnetten bir takım delilleri vardır. Nitekim Hucvirî Keşfu'l-Mahcûb adlı eserinde bu kırk günlük sürenin Musa (a.s.) ile ilgili şu âyete dayandığını söyler: "Musa ile otuz gece (bana ibadet etmesi için) sözleştik ve bu otuz geceye on gece daha kattı.([13])"Sühreverdî ise bu âyetten başka şu hadisi de çileye delil sayar: "Kırk gün Allah için ihlasla amel edenin kalbinden diline hikmet pınarları akar."([14]) Meşâyih tâliblere ve müridlere halveti tavsiye ederken yukarda bahis konusu edilen âyet ve hadisleri esas alır. Onlara göre halvet aslında kesintisiz ve süreklidir. Kırk gün sâdece bir başlangıç ve devamlı halvete hazırlıktır. (Sühreverdi, 212) Çilehâneye girmenin amacı daha ihlâslı, nitelikli, hisli ibâdet; daha doğru ve dürüst ahlak, netîce itibâriyle kâlb temizliği ve rûhî arınmadır. Bunun da gâyesi Hakk Teâlâ’nın yakınlığını ve rızâsını kazanıp O’nun mukarreb, ebrar, evliyâ ve ârif kulları arasına dâhil olmaktır. Bu da iki cihan saadetidir. (Sühreverdi, 210, 220)[15]


                  es-Seyyid Şeyh İbrahim haci hafız'ın(ks) çilehanede ibadet şekli ve vefatı:
es-Seyyid Şeyh İbrahim haci hafız hazretlerinin, Abri köyünde yaptırmış olduğu Çile-hanesinde uzun seneler riyazet ve çile çektiği bilinmektedir. Rivayet edildiğine göre, es-Seyyid Şeyh İbrahim çile esnasında gündüzleri devamlı oruçlu bulunur. Farz, sünnet ve müstehab olan şeyleri bunlara ayrılan zamanlarda yapar. özelikle “Lâ İlâhe İllallâh” zikri ile meşgûl olur,akşam olunca iftarını  Su, hurma  ve az bir yiyecek ile açar başkada bir şey yiyip içmezdi,geceleri ise yine gece yapılması gereken sünnet  ve müstehab olan amellerin dışında zikir ile ihya ederdi. Cuma ve cemaatle kılınan namazlar için Çilehaneden çıkar, namazını kılar ve yine Çilehanesine döner. Abdest tazelemek için de böyle hareket ederdi.Kırk gün bu şekilde  ibadet eden Seyyid  hafız hazretleri. Kırkıncı gün bittikten sonra Özel ihtiyaçlarını görmek için çilehaneden çıkar, bir müddet normal hayatına devam eder, sonra bir kırk gün daha çilehaneye girerdi ve bu şekilde vefat edinceye kadar ibadet eden,Seyyid İbrahim haci hafız (ks). Vefat etmeden önce Beni bu Çilehanem de  defnedin.”diye vasiyette bulunur. Şerefli ömrünü Allah (c.c) ’nun yolunda ilim, irfan, zühd, vera ve takva ile geçiren Seyyid İbrahim haci hafız hazretleri, Abri köyünde vefat eder ve vasiyeti üzere kendi Çilehanesi’nin içinde, güney duvarın hemen bitişiğinde defnedilir. Şu an orada medfundur (Kuddise Sirruhü)
Seyyid İbrahim haci hafız ve babası Seyyid Şeyh Aynü’l-Melek hazretleri,öyle zatlardır ki haklarında şair şöyle demiştir: “bu öyle bir neseptir ki sanki o nesep üzerinde kuşluk vaktinden bir nur vardır ve sanki gece ile sabahın ayrılmasından yani, fecr-i sadıktan bir direk vardır. Ancak o nesepte bir Seyyid’ten bir Seyyid vardır. Bütün iyilikleri, takvalığı ve cömertliği  ihata  etmiştir." ([16])
Seyyid Şeyh İbrahim haci hafız hazretleri’nin kabri şerifi’nin kitabesi birinci cihan harbinde  düşman kuvvetleri tarafından tahrip edilmiştir. vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir fakat resmi belgelerde yaşadığı dönem göz önüne alındığında, Hicri : 770/780 yılları arasında vefat ettiği tahmin   edilmektedir….(Kuddise Sirruhü)                 
                           Çilehane’ye girmek isteyen salik için gerekli olan adaplar:
a) Halvethâne veya Çilehâne denilen dar, kapalı ve karanlık hücreye giren ve burada kırk gün kalan derviş hücreye girmeden evvel niyet eder, abdest alır, zihnini ve kâlbini dünyâ kaygılarından arındırmaya çalışır.
b) Çilehâneye şeyhin izni ve tavsiyesiyle ve onun gözetiminde veya görevlendireceği bir yetkilinin denetiminde girilir. Hücreye şeyhten ve görevliden başkası giremez.
c) Çileye giren ve çilekeş denilen (ve çile dolduran) salik Cuma ve cemaatle kılınan namazlar için hücreden çıkar, etrâfına bakmadan namazını kılar ve yine dikkatini dağıtmadan hücresine döner. Kazâyı hâcet için de böyle hareket eder.
d) Çile-nişin salik Çilede iken oruç tutar. Buna ilâveten tedricî bir sûrette gıdâsını azaltır. Hücreye girmeden evvel yirmi dört saatte ne kadar gıdâ alıyorsa bunu kırka böler, her gün gıdâsını kırkta bir azaltır.(Kıllet-i Taam)
e) Çileye giren salik mümkün olduğu kadar az uyur (halvet-i menâm), ne zaman uyku bastırırsa abdestini yenileyerek, virdini ve günlük duâlarını okuyarak uykusunu dağıtmaya çalışır. Buna rağmen uyku bastırırsa uyuklamak ve kestirmekle durumu idâre eder. Uykuyu defetmekle uğraşması ve bunun için nefsiyle mücâdele etmesi ibâdet sayılır. İbâdet, tâat hevesi ve iştiyâkını temin etmek gibi ibâdet ve amelden usanma ve bıkma hâlini defetmek de ibâdettir. Nefsin süflî arzularını kırma ve kâlbi ihyâ etmede bu husus etkili ve faydalıdır.
f) Dünyâ kelâmını azaltmak, bir zarûret bulunmadıkça konuşmamak, sükût etmek (Killet-i Kelâm) lâzımdır; lüzumsuz, anlamsız laflar ve fuzulî lakırdılar sakıncalıdır. Söz söylemede âfet, sükûtta ise selâmet vardır.
g) Gönlün Allâh’ın nazarı altında ve O’nun zikriyle meşgûl olduğunu düşünerek havâtırı (nefsin hevâ ve hevesini) zihinden silmek, sakıncalı olmayan hâtıralara ve tasavvurlara gönülde yer vermemek, geçmiş ve gelecekle ilgili şeylerle zihni meşgûl etmemek, Hâtır-ı hak denilen fikirlerin gelmesi için hâdis-i nefs denilen nefs kaynaklı hâtıraların ve hayâllerin silinmesi lâzım.
h) Devamlı Amel-Aralıksız Faaliyet: Derviş, devamlı olarak zâhirde ve bâtında kendisini ibâdet ve kulluk elbisesine büründürür. Her vakitte, o vakitte yapılması en uygun, en doğru, en faydalı olan ne ise kendisini onunla meşgûl eder. Farz, sünnet ve müstehab olan şeyleri bunlara ayrılan zamanlarda yapar. Meşâyih halvette iken özelikle “Lâ İlâhe İllallâh” zikriyle meşgûl olmak gerektiğini söylerler. Lâ ilâhe denilerek mâsivâ nefyedilmiş, İllallâh denilerek Hak Teâlâ isbât edilmiştir. Bu zikre devâm eden zâkir sâdece Hakk’ı düşünür. Bu sûretle Hak bâkî, mâsiva fânî olur.
I) Genellikle sülûkun başında bulunanlar zikir, ortasında bulunanlar Kur’ân tilâveti, sonunda bulunanlar nâfile namazla meşgûl olurlar. Bütün bunlar şeyhin gözetiminde yapılır. Müritten mürîde değişebilir. Kelime-i tevhid yüksek sesle söylenir.
İ) Erbain için uygun zaman ve uygun mekân seçmek gerekir, çok soğuk veya çok sıcak günler erbain çıkarmak için uygun değildir. Halvete girilen yer kalabalık ve gürültünün bulunmadığı bir yer olmalıdır.
j) Çilekeş salik dâimâ abdestli olur, her namaz için yeni bir abdest alır, abdestten sonra iki rekât şükür namazı kılar.
k) Îmânını ve tevbesini yeniler.(Tecdîd-i Îmân ve tevbe)
l) Halvete girmeden üzerindeki Allâh’ın hakkını ve kul hakkını îfâ eder.
m) Aldığı gıdânın helâl ve emeğiyle kazandığı lokma olmasına önem verir.
n) Halvette murâkabe hâlinde olur, kalbini şeyhinin kâlbine raptederek ondan feyz ve meded ister, zîrâ ilâhî fetihler ve rabbânî lütuf esintileri şeyhin kâlbinden geçerek mürîde ulaşır.
o) Hakk’a da şeyhe de itirâzı terk eder, Hakk’tan gelen her şeye râzı olur, O’na teslîm olur, şeyhin tasarruf ve ahvâline olumlu bakar, onun velâyeti altında bulunduğunu bilir. (bkz. Suhreverd, 207-227, kâşî, 115-130, Baherzî, 190-325, Nesefi, İnsan-i kâmil, 104)
Yukarıda bahsedilen hususlar aslında tasavvufun genel esaslarıdır, erbain çıkaran dervişlere mahsus değildir. Burada farklı olan, dervişin çilehâneye girerek şeyhinin gözetimi ve denetimi altında kırk gün süreyle düzenli ve disiplinli bir şekilde bahsedilen hususları gerçekleştirmesi veya samîmî sûrette gerçekleştirmeye gayret etmesidir.
Bütün tasavvufî eserlerde riyâzetten, mücâhededen (nefse karşı cihaddan), zühdden, takvâdan, fakrdan; yemeyi, konuşmayı ve uyumayı azaltmaktan zâten bahsedilir. Bu da bir tür çiledir. Erbain ise çilenin özel bir şeklidir.[17]


                     Seyyid Şeyh İbrahim haci hafız(ks),Çilehanesi’nin mimari özellikleri:
Çilehane  yöresel taşla (köfeki) yapılmıştır. Ana mekan tonozludur. Taş kaplama kırma bir çatı, tonozu örtmektedir. Mezar odasına giriş bölümünün üstü, düz ve toprak dam örtü şeklindedir .Giriş bölümünün kuzey duvarında mazgal biçiminde bir aydınlatma penceresi bulunmaktadır. Dromos şeklindeki koridorda 8 adet basamak, mezar odasına inişi sağlamaktadır. Koridorun güney duvarında sağır bir niş, bunun hemen önünde ise mezar odasına geçişi sağlayan kısa bir koridor bulunmaktadır. Mezar odası, toprak seviyesinden yaklaşık 1.5 m kadar aşağıdadır.  Kuzey güney uzantılı olan mezar odasının bu yöndeki duvarlarında da mazgal biçimli iki aydınlatma penceresi, güney duvarın hemen bitişiğinde de sanduka şeklinde bir mezar bulunmaktadır. Bu mezar Şeyh Hacı Hafız İbrahim'e aittir.([18])
             Seyyid İbrahim haci hafız hazretlerinin Abri (Esenlik) Köyünde bulunan Çilehanesi,  Doğu Anadolu’da,akli dengesi  bozuk  insanların  getirilip şifa bulduğu  yer olarak  da bilinir. İnsanlar Seyyid Şeyh hafız hazretleri ile tevessül de bulunarak, Allah’u Teala dan şifa talep ederler.

Seyyid İbrahim haci hafız'ın (k.s) türbesi genelde şu nedenlerden dolayı ziyaret edilir:
a. Akli dengesi bozuk olanlar : Çilehaneye getirilen hastalar orada uyutulur, hasta Bir süre uyuduktan sonra Allah’u tealanın izni ile,şifa bularak türbeden çıkar.
b. Çocuksuz  kadınlar
c. Ruhsal sorunları olanlar
d. Dilsizler
e. Erkek çocuğu olmayanlar.[19]  


Hazırlayan:Mehmet Sait SELVİ-10.03.2017



[1] Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Şuray-i Devlet _Y.PRK.AZJ
[2] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[3] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[4] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[5] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[6] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[7] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.



( BOA 1310 Bitlis Vilayet Salnamesi, s.271)
[8] VGMA, Anadolu Vakfiye Defteri No: 588, s.241, sıra.210.
[9] El-Müzzemmil 73/8.
[10] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c.7, s.5430.
[11] ULUDAĞ S., a.g.e., Çile maddesi ; YILMAZ H.K., a.g.e., s.206-208.- ERAYDIN S., a.g.e., s.140 ; YILMAZ H.K., a.g.e., s.207
[12] Kadiri tarikatı
[13] El-Âraf 7/142.
[14] Keşfu'l-Hafâ, c.II, s.224 (2361).
[15] Yeni dünya dergisi- Erbain/Çile Çıkarmak-süleyman uludağ
[16] Tevarihul avan-sayfa,139
[17] Yeni dünya dergisi- Erbain/Çile Çıkarmak-süleyman uludağ
[18] Adil EVREN-KÜLTÜR BAKANLIĞI-ABRİ(ESENLİK)KÖYÜ ARAŞTIRMA-Sayfa-6
[19] YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ,MUŞ’TA YATIRLAR VE YATIRLARLA İLİGİLİ ANLATILAN MENKIBELER-Sayfa-45,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder